PETER MERTENS
Belçika İşçi Partisi (PTB) Genel Sekreteri. “Mutinerie. Comment notre monde bascule – İsyan. Dünyamız Nasıl Değişiyor” (Agone, 2024) adlı kitabın yazarı.
Alman militarizminin geri dönüşü, Avrupa’daki silahlanma yarışı ve Washington’un dizginlenemeyen saldırganlığı… Her şey tırmanışa işaret ediyor. Her zaman olduğu gibi en alttakiler bedel ödüyor; barış umudunu en alttakiler taşıyor. Jeopolitik çıkarlar ve kaynaklara erişim rekabetinin körüklediği Ukrayna’daki savaş, yüz binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açtı, milyonlarca insan yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Mark Rutte’ye kalırsa, savaş ve askeri tırmanış yakın zamanda sona erecekmiş gibi görünmüyor. Rutte, 13 Ocak günü Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, “Barışın kalıcı olabilmesi için Ukrayna’nın müzakere masasına güçlü bir şekilde oturması gerek. Bunun için de sürekli yardımımıza, daha fazla ve daha hızlı silah desteğine ihtiyacı var” dedi. Barışın daha fazla silahla sağlanacağını iddia etmek, Ukrayna ve Avrupa için tehlikeli bir yanılsamayı sürdürmek anlamına geliyor.
Bu savaşın başından beri hep iki yüzü oldu: Bir yanda, Rusya’nın saldırganlığı Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü açık bir şekilde ihlal ediyor. Bu gerçek, egemenliğin ve uluslararası hukukun önemini kuşkusuz çok daha iyi kavrayan küresel Güney tarafından daha iyi anlaşılıyor. Diğer yanda ise Ukraynalıların canı pahasına ABD ve Rusya tarafından sürdürülen vekalet savaşında on binlerce genç, etten bir duvar gibi cepheye sürülüyor. Washington artık, Ukrayna’daki savaşın ABD tarafından taşeronlaştırılan, yönlendirilen ve körüklenen bir savaş olduğu gerçeğini gizlemiyor. Ancak Donald Trump’ın hedefi net: Savaşılması gereken asıl düşman artık Rusya değil. Tüm çabalar, Çin’e karşı hazırlıkları yapılan bir sonraki çatışmaya yoğunlaştırılıyor.
Trump’ın dışişleri bakanı olarak atadığı Marco Rubio’nun, 15 Ocak günü Senato’da yaptığı konuşmada özetlediği şey de buydu: “Çin, ABD’nin bugüne kadar karşılaştığı en güçlü ve tehlikeli düşmandır. (…) 21. yüzyılın tarihi yazılırken Putin’e birkaç bölüm ayrılacak ancak kitabın asıl konusu Çin ile ABD arasındaki ilişkiler olacak.” Tüm bunlar, süper bilgisayarlar, yeşil enerji, 6G telekomünikasyon, uzay – havacılık, genetik biyoteknoloji ve elektrikli araçlar gibi geleceğin birçok sektöründe lider konumda olan Pekin’in, Washington’un ekonomik hegemonyasını sorgulanmasından kaynaklanıyor. Çinli DeepSeek’in yapay zeka alanındaki beklenmedik atılımı da bu değişimin somut bir göstergesi.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?