HAZAL OCAK
İsviçre’nin Cenevre kentinde geçen ay 170’ten fazla ülke temsilcisi bir araya geldi. Amaç, plastik atıkları azaltmaya yönelik bağlayıcı bir anlaşmaya varmaktı ancak müzakereler bir kez daha başarısız oldu. Bu sonucun en büyük kaybedeni doğa ve insanlık kuşkusuz; bir diğer kaybeden ise Türkiye…
Plastik Kirliliği Anlaşması’na ilişkin müzakereler ağustos ayı başına Cenevre’de devam ederken, Greenpeace ilginç bir çalışmayı duyurdu. Çalışma kapsamında Greenpeace International’dan bir araştırmacı, görüşmeler başlamadan birkaç hafta önce, Cenevre’de sekiz saat boyunca hava kaynaklı mikro plastikleri toplamak için modifiye edilmiş bir kişisel hava kalitesi monitörü taktı. Araştırma sonunda toplam 165 parçacık bulundu. Çalışma, atık yönetiminde dünyada sekizinci olan İsviçre’nin bir kentinde bile mikroplastik kirliliği bulunduğunu ortaya koydu. Bu durum Türkiye açısından önemli bir sorunu da gündeme getiriyor. Zira Türkiye, Çin’in 2018’de plastik atık ithalatını yasaklamasının ardından, küresel plastik atıkların en büyük ithalatçısı haline geldi. 2024 yılında 425 bin ton plastik atık ithal eden Türkiye’nin atık yükü, “sıfır atık” hedefine karşın her gün artıyor.
Cenevre’deki toplantının ardından plastik atıklarla ilgili raporları ve ihracat verilerini inceledim. Özellikle, Dr. Sedat Gündoğdu tarafından Greenpeace için 2022 yılının Şubat ayında hazırlanan “Game of Waste – Atık Oyunu” adlı raporda çarpıcı veriler yer alıyor. Rapora göre, Türkiye’nin aylık plastik atık ithalatı 2016’da 4 bin ton iken, 2018’de 33 bin tona çıktı ve sadece 2020 yılında İngiltere ve AB üyesi ülkelerden 756 bin ton plastik atık ithal edildi.
Bu noktada Gazeteci Kit Chellel’in Bloomberg’te 2022 yılında yayımlanan yazısını hatırlatmakta fayda var. Chellel, Londra’daki üç plastik çöp poşetini, içlerine GPS cihazları yerleştirerek takip etmişti. Bir poşet Londra’da kalmış, diğer iki poşet ise İngiltere, Hollanda, Almanya, Polonya üzerinden Adana’ya gelmişti. Araştırma kapsamında Adana’daki yasa dışı döküm alanlarında toprak, su ve kül örnekleri incelenmiş. Tüm örneklerde zehirli kimyasallar tespit edilmiş.
Rapora göre, Benzo(a)pyrene (kanserojen bir PAH) bazı örneklerde Türkiye’nin toprak kirliliği, sınırların çok üzerine çıktı. Rapordaki veriler şöyle:
Dioxin ve furanlar: Yüreğir / İncirlik sahasında kontrol örneklerine göre 400 bin kat, Seyhan / Yenidam sahasında 8 bin kat daha yüksek bulundu.
– PCB’ler (poliklorlu bifeniller): Yüreğir / İncirlik’te kontrol örneklerine göre 30 bin kat fazla çıktı.
– Ağır metaller: Bazı bölgelerde kontrol örneklerinden 500 kata kadar yüksek. Özellikle kurşun çocuklarda zeka geriliği, davranış bozuklukları ve öğrenme güçlüğüne yol açabilir.
Raporda, tarım alanlarına ve sulama kanallarına yakın yerlere dökülen atıklar nedeniyle gıda zincirinin kirlenme riskinin çok yüksek olduğu belirtilerek, tavuk yumurtalarında dünya çapında ölçülen en yüksek dioksin seviyelerinin saptandığı belirtiliyor.
Bu atıkların zararları saymakla bitmiyor maalesef. Raporda konuyla ilgili: “İzmir, Adana ve İstanbul örneklerinde ortaya çıkan plastik atık bertaraf yöntemleri, hem çevre hem de insan sağlığı açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Plastik ve diğer atıkların çevreye rastgele atılması ve açık alanda yakılması, ağır metaller, dioksinler, PCB’ler ve diğer toksik maddelerin toprağa, suya ve havaya karışmasına neden olabilir. Bu kimyasalların bazıları besin zincirine girebilir ve bazılarının nesiller boyu kalıcı olduğu bilinmektedir. Bu yakma süreçlerinde ortaya çıkan toksik gazlar, astım, kanser, hormon bozukluğu, kronik baş ağrısı, akciğer sorunları, kronik öksürük ve kalp krizi gibi sağlık sorunlarına neden olmaktadır” ifadeleri yer alıyor.
Raporun öneriler kısmında özetle şu bilgiler sıralanıyor:
– Plastik atık ithalatı ve ihracatı tamamen yasaklanmalı.
– “Kirleten öder” ilkesiyle Almanya ve İngiltere, Türkiye’deki temizlik ve rehabilitasyon maliyetlerine katkı sunmalı.
– Tek kullanımlık plastiklerin üretimi azaltılmalı.
– Kirlilikten etkilenen bölgelerde sağlık ve çevre etkileri araştırılmalı, rehabilitasyon planı yapılmalı.
– TBMM’de plastik kirliliği ve yasa dışı atık faaliyetlerini araştıracak bir komisyon kurulmalı.
Bu tablo yalnızca çevreyi değil, doğrudan gıda güvenliğimizi ve halk sağlığını da tehdit ediyor. Cenevre’deki başarısızlık işte tam da bu benzeri nedenlerden ötürü bizim için çok daha yıkıcı.