PAOLO VALENTINI
Soyut sulu boya resimlere dönüşmüş, üzerlerinde sadece belli belirsiz renkler kalmış fotoğraflar; tuzdan aşınmış bir Mali kimlik kartı; arkasına Real Madrid’in arması dikilmiş bir çift çocuk eldiveni… Doktor Cristina Cattaneo, titizlikle etiketlenmiş plastik torbalardan çıkardığı bu kalıntıları tek tek masanın üzerine yerleştiriyor. Yöneticiliğini yaptığı Milano Üniversitesi Adli Antropoloji Laboratuvarı’ndaki bir odadayız. Bu nesneler ise 18 Nisan 2015 günü Libya açıklarında binden fazla kişinin boğularak ölmesiyle sonuçlanan ve Akdeniz’deki en büyük deniz kazası olarak kayda geçen facianın kurbanlarına ait. Göç yolunda ölenlerin çoğu gibi bu insanların kimlikleri de uzun süre belirlenemedi. Ancak bilim insanları, siyasi kurumlar ve insani yardım kuruluşlarının eşi görülmemiş işbirliği sayesinde, olaydan on yıl sonra kimlik tespitleri yapılmaya başlandı. Ancak bu girişim bir istisna olarak kalabilir. Cattaneo, “Trajedinin yaşandığı dönemde denizde ölen göçmenlerin kimliklerinin tespit edilmesine çok önem verilmiyordu. Bugün de neredeyse hiç kimsenin umrunda değil” diyor.
Uluslararası Göç Örgütü, 2014’ten bu yana Akdeniz’de ölen göçmen sayısının 32 binden fazla olduğu tahmininde bulunuyor. Kızıl Haç ise bunların yüzde 10’undan azının cesedine ulaşılabildiğini ve yalnızca bir kısmının kimliklerinin belirlenebildiğini belirtiyor. (1) Diğerleri hâlâ denizin dibinde yatıyor; yakınları ise onlardan haber bekliyor.
Oysa, 18 Nisan 2015 faciasının gösterdiği gibi unutulmak kader değil. O gece, Bangladeş, Fildişi Sahili, Etiyopya, Gambiya, Mali, Senegal, Somali ve Suriye’den gelen binden fazla insanın sıkıştırıldığı 23 metrelik bir balıkçı teknesi, Libya açıklarında uluslararası sularda battı. Olayın üzerinden bir yıldan uzun bir süre geçtikten sonra hükümetin aldığı kararla harekete geçen İtalyan Donanması, enkazı kurtarmayı başardı ve Sicilya’daki Melilli kasabasında bulunan eski bir askeri üsse taşıdı. Kurbanların kimliklerini tespit etme görevi Cattaneo ve ekibine verildi.
Bu görevin hiç kolay olmadığını anlatan Cattaneo, “Üsse vardığımızda sudan çıkarılan tüm kalıntıları kaydetmeye başladık. Bazı cesetler ileri derecede çürümüş durumdaydı; diğerlerinin uzuvları eksikti; binlerce kemik ve diş etrafa dağılmıştı” diyor. Ayrıca bulunan yüzlerce nesnenin kayıt altına alınması gerekiyordu: Memleketlerinden bir avuç toprak doldurdukları küçük bez torbalar, kan bağışı kartları, tespihler… Bu nesnelerin bazıları bugün Milano Üniversitesi Antropoloji Bilimleri Müzesi’nde sergileniyor. Cattaneo, şöyle devam ediyor: “14 yaşındaki bir çocuğun giysilerine dikilmiş okul karnesini bulduğumuzda hangarda çöken sessizliği hiç unutmuyorum. Ordudan kaçan genç bir Eritrelinin cebinde annesinin yazdığı bir mektup bulduk. Annesi oğluna, ‘Endişelenme, başka bir ülkede iş bulacaksın ama lütfen denizi geçmeye çalışma’ diye yazmıştı.”
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?