BURAK TATARİ
Bu fotoğraf maalesef basın tarihinde bir başka ayıp olarak yerini aldı. 9 Temmuz gecesi, 23.40 sularında, Sözcü TV ekranı siyah beyaza döndü. 00.00’daysa Sözcü TV tamamen siyaha döndü ve 10 günlüğüne karartıldı.
O gece son yayına katılmak üzere kanala geldiğimde, Der Spiegel ve BBC Türkçe söyleşi rica etti. Her iki kanalın muhabirleri de çok basit bir soru sordu: “Neden kapanıyorsunuz?” O ana kadar bu soruya vereceğim yanıtın ne kadar saçma olduğunun farkına varmamıştım.
Bir an düşündüğümde, olayı şöyle özetledim: Ana muhalefet partisi CHP, 31 Mart Yerel seçimlerinde sandıktan 44 yıl sonra birinci parti olarak çıktı. AKP ise 22 yıldır ilk kez girdiği bir seçimde ikinci sırada yer aldı. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu önce gözaltına alındı. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanacağı hafta tutuklandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de tutuklamaya tepki göstererek Saraçhane mitinglerini başlattı. Sözcü TV’ye yönelik cezanın gerekçesi ise işte bu mitingleri yayımlamaktı. Oysa bir haber kanalının Cumhurbaşkanı adayı tutuklanan ana muhalefet partisi liderinin mitingini canlı yayımlamasından daha doğal bir şey olamazdı.
Sözcü’nün karartılacağı gece Der Spiegel ve BBC Türkçe’ye konuştuktan sonra, stüdyo katına indim. Yayında İpek Özbey, Sözcü TV yayın yönetmeni Özgür Çakmakçı, Erol Mütercimler ve Nevzat Çiçek vardı. Karartmaya yarım saat kala, o an kanalda bulunan haber merkezinden arkadaşlarla yayına dahil olduk. Ankara stüdyosunda da arkadaşlar bir araya geldi.
Akla, mantığa sığmayan karartma
İyimserlik mi diyelim, idealizm mi bilmiyorum. Ama ben son ana kadar Sözcü TV’nin karartılacağına inanamadım. Bunun gerekçesini akla, mantığa uygun bulmadığım için de bir şekilde iptal edilmesini bekledim. İşte bu son yayında ekran siyah beyaza dönene kadar da bunun gerçekleşeceğine ikna olmadım. Tabii benim ikna olmamam bir şey değiştirmedi.
Dakikalar sonra RTÜK kararıyla Sözcü ekranı siyaha döndü ve 10 gün boyunca böyle sabit kaldı. Türk basın tarihine bir başka kara leke düştü. Çok zor şartlarda, ifade özgürlüğüne inanarak, büyük fedakârlık yaparak çalışan onlarca kişi ekrandan uzaklaştırıldı. Moral bozucu bir andı. Tarihe böyle tanıklık etmek istemediğimi düşündüm. O an sıcağı sıcağına Sözcü çalışanları olarak “Türkiye’nin daha iyi günlerini de görecek miyiz?” diye aklımızdan geçirdik.
Çalıştığımız kanalın, birçok diğer kanaldan farkı, seyircisiyle ve tabii okuruyla kurduğu ilişkiydi. Yayından çıktığımızda her birimizin telefonunda onlarca mesaj vardı. İzleyiciler de isyanlarını sosyal medya üzerinden bizlerle paylaştı. Onlarla ne kadar özel bağ kurduğunu bir kez daha fark ettik.
Üzerinden biraz zaman geçtikten sonra, moralimizi bozmamız gereken bir şey olmadığının farkına vardık. Bizler sadece işimizi yapmıştık ve kısa bir aranın ardından daha güçlü dönmeliydik.
Kanalın kapalı olduğu günleri kâh Sözcü gazetesine yazarak, kâh gündemi takip ederek geçirdik. İzleyici ve okurların desteği, dayanışmasıyla motive olmuş şekilde yeniden ekrana döndük. Şimdi daha güçlüyüz…