AKRAM BELKAÏD
İsrail Hava Kuvvetleri, 9 Eylül günü Katar’ın başkenti Doha’nın lüks bir semtini bombaladı. Tel Aviv, yedi kişinin öldüğü, yirmi kişinin de yaralandığı saldırıda “Hamas teröristlerinin” hedef alındığını açıkladı. Katar yetkilileri ise Gazze’de ateşkes sağlamak amacıyla sunulan son Amerikan teklifini değerlendirmek üzere toplanan Filistinli müzakere heyetinin vurulduğunu duyurdu. Birleşmiş Milletler’de konuşan Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, operasyonu “devlet terörizmi” olarak niteledi ve Başbakan Benyamin Netanyahu’yu, Arap Yarımadası’nı “İsrail’in nüfuz alanı” haline getirmeye çalışmakla suçladı. Ancak Katar’ın egemenliğinin ihlal edilmesine duyduğu öfkenin ardında, koruyucusu Amerika’nın ihanetine uğramış olmanın getirdiği hayal kırıklığı da yatıyordu.
Katar Emirliği, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği kanlı saldırıdan sonra, topraklarında yaşayan Filistinli liderlerin Gazze’deki rehinelerin serbest bırakılması için yürütülen müzakereler devam ettiği sürece saldırıya uğramayacağına dair ABD’den güvence almıştı. Geçen mayıs ayında Başkan Donald Trump’ı sıcak bir şekilde karşılayan monarşi, ABD’ye yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapma sözü vermişti. Bütün bunlar, iki ülke arasındaki bağları güçlendirmiş, özellikle de Beyaz Saray’ın kiracısının, Netanyahu’ya Doha’yı hedef almaması için baskı yapmasına yetmiş gibi görünüyordu. Ancak ABD’nin bölgedeki en önemli üssü olan El-Udeid’deki güçlü radarların İsrail uçaklarının yaklaştığını fark etmemesi imkansızdı ve ABD’li yetkililer Katarlı meslektaşlarını uyarmadı.
Elbette Washington da BM Güvenlik Konseyi’nin diğer on dört üyesiyle birlikte saldırıyı kınadı. Ancak bu, Doha’daki hiç kimseyi inandırmaya yetmedi: ABD, örgütün liderlerini hedef alacak yeni bir saldırıyı engellemeyecek. Bu muğlak tutum, Katarlıları ve hatta diğer petrol monarşilerinin liderlerini şaşırtmamalı. Barack Obama’nın ilk görev süresinin (2008 – 2012) bitiminden bu yana, ABD’nin yarımadanın güvenliğini sağlama konusundaki taahhüdünün güvenilirliği sorgulanır hale geldi. Halk ayaklanması karşısında Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’i (2011) kaderine terk eden, Husilerin Suudi petrol tesislerine yönelik füze saldırılarına (2019) kayda değer bir tepki göstermeyen ABD, bölgeye mesafe koyabileceğini gösterdi. Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için askeri koalisyon kurmaya çabaladıkları (1991) yıllar artık çok gerilerde kaldı.
Mısır’ın ‘Arap NATO’su’ önerisinin hayata geçme şansı düşük
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?