GILBERT ACHCAR
Londra Üniversitesi SOAS’ta emeritus profesör. “Gaza, génocide annoncé. Un tournant dans l’histoire mondiale” (La Dispute, Paris, 2025) kitabının yazarı.
Abartının kralı olarak bilinen Donald Trump için bile, Gazze için hazırladığı “barış anlaşmasının” Orta Doğu’ya “sonsuz barış” getireceği iddiasında bulunmak son derece abartılı bir söylem. Nitekim, bu sonsuzluk iddiası ile İsrail – Arap çatışmasının tarihindeki en özensiz “barış planı” arasında çarpıcı bir tezat bulunuyor. Trump’ın 29 Eylül günü, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da düzenlediği ortak basın toplantısında açıkladığı yirmi maddelik belge, hayati önem taşıyan bazı soruları cevapsız bırakıyor. Planın tek somut yanı, Hamas ve müttefikleri tarafından tutulan ve halen hayatta olan yirmi İsrailli rehineye karşılık, İsrail tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış 250 Filistinli mahkûm ile 7 Ekim 2023’ten sonra gözaltına alınan ve tarihten bu yana herhangi bir suçlama yapılmadan, yani deyim yerindeyse rehin olarak tutulan bin 700 Gazze sakinin serbest bırakılması.
Plan, bu takasın dışında Gazze şeridindeki savaşın ilk aylarından beri tartışılan unsurları tekrarlamaktan öteye gitmiyor: Hamas’ın askeri ve siyasi olarak ortadan kaldırılması, İsrail birliklerinin kısmi, kademeli ve koşullu olarak geri çekilmesi, Gazzelilerin, “reform edilmiş” (eski başkan Joe Biden’ın deyimiyle “canlandırılmış”) bir Filistin Otoritesi’nin yönetimi altına alınması, bu süreçte bölgesel birliklerden oluşan bir uluslararası gücün geçici kontrolü sağlaması gibi… (1) Trump’ın planındaki yenilikler ise hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde kendisine özgü niyetler taşıyor. Dış politikasını büyük ölçüde etkileyen emlakçı içgüdüsüyle hareket eden ABD başkanı, ikinci kez göreve başladıktan hemen sonra, bu toprak şeridini sahiplenme ve bir “Riviera” haline getirme arzusunu ifade etmişti.
Yeni plana göre Gazze, bizzat Trump’ın başkanlığını yapacağı “Barış Konseyi”nin (2) vesayeti altına alınacak. Bu konsey, Gazze’yi “yeniden inşa etmek ve canlandırmak” amacıyla hazırlanmış “Trump Ekonomik Kalkınma Planı”nın uygulanmasını denetleyecek; bu doğrultuda bir “özel ekonomik bölge” (başka bir deyişle serbest bölge) kurulacak. Gazze Şeridi’nin vesayet altına alınması, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından “başarısız devletler” için gündeme gelen ve ilhamını iki dünya savaşı arasında sömürge mandaların yeniden canlandırılması fikrinden alan uygulamanın aynısıdır. Örneğin Kosova, 1999 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) tarafından yürütülen savaşın ardından Kosova Gücü (KFOR) tarafından desteklenen Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonu’na (UNMIK) devredilmişti. Trump’ın planının hazırlanmasına katkıda bulunan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in o dönemde edindiği deneyim, “Barış Konseyi’ne” atanmasının da önünü açmış olmalı.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?
 
			 
                                
