LISE TRIOLET
Çeviri: BEYZA TOPÇU
Suudi şehri Tebük’ten Kızıldeniz’e uzanan uzun yol ıssız. Engin, kurak düzlükler yerlerini yavaş yavaş kayalık alanlara bırakıyor. Bedevi çiftlikleri, yalnızca birkaç ot yumağının sıcağa dayanabildiği bozkırlar boyunca uzanıyor. Yakıcı güneş altında kafalarını ve yüzlerini kefiyeyle örtmüş çobanların güttüğü deve sürüleri beliriyor. Bu bölgede hayatta kalmak uzun süredir göçebe hayvancılığa ve su kaynaklarının kullanımına bağlıydı. Bedeviler su kaynağı arayışıyla çölü arşınlardı. Bugün ise yavaş yavaş köylere yerleşiyorlar ancak krallığın firavunvari projeleri, yaşamlarını bir kez daha alt üst ediyor. Nitekim Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bu bölge, Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud’un oğlu, 40 yaşındaki Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MBS) arzusuyla, ülkenin ekonomik ve kentsel dönüşümünün merkezinde yer alıyor. Neom adı verilen yeni kalkınma bölgesi, Akabe Körfezi’nden iç kesimdeki dağlara doğru 26 bin 500 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor; yani Belçika büyüklüğünde bir alan. Tescilli bir marka haline gelen ve Yunanca “neo” ön ekiyle Arapça gelecek anlamına gelen “müstakbel” kelimesinin ilk harfinden oluşturulan Neom kelimesi, “yeni gelecek” anlamına gelen gereksiz bir anlamsal yineleme aslında…
Şimdilik manzara hâlâ çorak duruyor; kepçeler toprağı kazıyor ve ağır tonajlı araçlar toz bulutları kaldırarak gelip gidiyor. Neom’un Mısırlı (1) bir çalışanı dünyanın en büyük şantiyelerinden birini andıran bu alanın önünde “Burada gece gündüz 2 bin 500’den fazla kamyon hareket halinde” diyor. Bölgede şu anda yaklaşık 140 bin işçi var. Neom’un en büyük kampı olan NC1’deyiz. Burası Brezilya, ABD, İspanya, İtalya, Hindistan, Pakistan ve Sri Lanka gibi dünyanın dört bir yanından gelen yaklaşık beş bin kişinin çalıştığı bir yerleşke. Yerel halktan ise defolup gitmelerini istemiş. Avrupalı bir işçi “Bu kampı inşa etmek için Bedevi köylerini yerle bir ettiler” diye doğruluyor.
Resmi rakamlara göre yetkililer, asırlardır bölgede yaşayan Huveytat kabilesinden yaklaşık altı bin kişiyi yerinden etti. Brüksel’de sürgün hayatı yaşayan Suudi insan hakları aktivisti Lina Al-Hathloul “2020’de Neom projesi duyurulduğunda yerel halk evlerini terk etmeyi reddetti. Suudilerin çoğu için bu proje bir öncelik değil” diye konuşuyor. Tazminat teklifine rağmen bölgeden ayrılmayı reddedenler tutuklandı; bazılarına hapis, bazılarına da idam cezası verildi. Bu tahliyeleri kamuoyuna açık şekilde eleştiren köylülerden Abdurrahim El Huveyti, polis tarafından öldürüldü. Eski istihbarat subayı Albay Rabih Alenezi, İçişleri Bakanlığı’nın zorla tahliye ve direnişi tümden ortadan kaldırma emri verdiğini ortaya çıkardı. (2) Bu yaşananlar, büyük Suudi yazar Abdurrahman Münif’in 20. yüzyılın ortalarında ilk petrol sondajlarının Suudi Bedevi toplumunda yarattığı sarsıntıları tasvir ettiği Tuz Şehirleri (Sindbad / Actes Sud) (3) adlı beş bölümden oluşan romanında anlattığı şiddeti hatırlatıyor.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?
