INSAF REZAGUI
Uluslararası hukuk doktoru, Yaani kolektifinin kurucu ortağı.
ÇEVİRİ: YAREN ŞAHİN
Filistin Kızılayı’na bağlı sekiz görevli, sivil savunmadan altı kişi ve Birleşmiş Milletler (BM) çalışanı bir kişi, 23 Mart günü Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah yakınlarında İsrail ordusu tarafından öldürüldü ve toplu mezara gömüldü. Bu insani yardım çalışanları açıkça tanınabilir durumdaydı: Reflektörlü giysiler giyiyor, bir BM aracı, üç Kızılay ambulansı ve bir itfaiye aracıyla hareket ediyorlardı. Savaşın başladığı Ekim 2023’ten bu yana dört yüzden fazla insani yardım çalışanı ve bin üç yüzden fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti. İnsani yardım görevlileri için dünyada Gazze’den daha ölümcül bir yer yok. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (UCM) kuran Roma Statüsü’nün 8. maddesi, “insani yardım misyonu kapsamında görev yapan personel, tesisler, ekipman, birimler veya araçlara kasten saldırı düzenlenmesini” savaş suçu olarak tanımlıyor. Savaşan taraflara sivilleri koruma yükümlülüğü getiren 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ise Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi’nin “hizmet sunmasına” izin verilmesini açık hükümlerle zorunlu kılıyor.
23 Mart’taki cinayetler, İsrail’in Filistin sağlık sistemine yönelik yaygın ve sistematik saldırısının bir parçası: Hastanelerin bombalanması, hâlâ çalışır durumda olan sağlık tesislerinin işleyişini engelleyen su ve elektrik kesintileri, yaralıların ölümüne neden olan koşullar, tıbbi malzeme ve ilaç (özellikle anestezi ilaçları ve cihazları) teslimatlarının kasıtlı olarak engellenmesi… Bu durum doktorları, “yaralı insanları ve hatta çocukları bile anestezi olmadan ameliyat etmeye ve uzuv kesmeye” zorunda bırakıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi ön duruşma dairesi, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve dönemin Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında çıkardığı tutuklama kararlarında bu vahim tabloya özellikle dikkat çekiyor.
Gazze Şeridi bir ‘ölüm tarlasına’ dönüşmüş durumda
Sağlık sisteminin yok edilmesi, 2006 yılından bu yana tam bir abluka altında olan ve aralıksız askeri operasyonlarla harap edilen Gazze Şeridi’nde yaşamı imkânsız hale getiriyor. Uluslararası hukukun tüm kurallarını ihlal eden İsrail makamları, 2 Mart 2025 tarihinden sonra Gazze Şeridi’ne herhangi bir yardımın girmesini engeledi. UCM’ye göre İsrail’in bu uygulamaları, “Gazze’deki sivil nüfusun bir kısmının yok olmasına yol açacak koşulları” yaratıyor. BM Genel Sekreteri António Guterres’in 8 Nisan 2025 tarihinde düzenlediği basın toplantısında vurguladığı gibi Gazze Şeridi bir “ölüm tarlasına” dönüşmüş durumda ve bölgede uluslararası hukuka göre de yasak olan toplu cezalandırma yöntemi uygulanıyor. Şu anda Gazze’de ve daha geniş anlamda Filistin’de tehlikede olan şey, Filistin halkının kendi toprakları üzerindeki varlığı…
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?