Orta Doğu’da soykırım fuarı

PIERRE RIMBERT

Ren Nehri’nin bu yakasında mahcubiyet, diğer yakasında ise sevinç var. Fransa tarafında bulunan Fos-sur-Mer’deki sendikalı liman işçileri haziran ayı başında Hayfa’ya gönderilmesi planlanan askeri teçhizatı yüklemeyi reddetti. Savunma Bakanı “Fransa İsrail’e silah sağlamıyor” diye yeminler etse de birkaç derneğin, İsrail’in vergi verilerinden yola çıkarak hazırlattığı rapor tam tersini ortaya koydu. (1) Yine de yaklaşık on milyon Avro’luk hacim, Fransa’yı bu tablodaki “küçük oyuncuların” arasına sokuyor. Almanya tarafında ise durum farklı. Rusya – Ukrayna çatışmasıyla canlanan silah tüccarları, İsrail’in yürüttüğü savaşlardan elde ettikleri kârı büyük bir rahatlıkla cebe indiriyor. Sol parti Die Linke’nin soru önergesine yanıt veren Federal Hükümet, 2 Haziran’da şu bilgiyi paylaştı: “7 Ekim 2023 ile 13 Mayıs 2025 tarihleri arasında, İsrail’e toplam 485.103.796 avro değerinde askeri teçhizatın nihai ihracatı için izinler verildi.” Neredeyse yarım milyar Avro’luk bir rakam! Hükümetin yanıtında, “Bu teslimatlar özellikle ateşli silahlar, mühimmat, silah parçaları, kara ve deniz kuvvetleri için özel malzemeler, elektronik ekipmanlar ve zırhlı araçları içeriyordu” denildi. (2)

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre, 2019 ile 2023 yılları arasında Washington’dan sonra Tel-Aviv’in ikinci büyük askeri ortağı olan Berlin, müşterisi tarafından katledilen on binlerce Filistinli’ye rağmen bu gelişen sektörü dizginlemeye niyetli değil. Elbette, Almanya Anayasası’nın birinci maddesi “insan onurunun dokunulmaz” olduğunu ilan ediyor ancak bu ilke Benyamin Netanyahu ile kurulan ittifak kadar dokunulmaz değil. Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, 5 Haziran 2025 günü açıkça şunları söyledi: “Almanya, İsrail’e silah sağlamaya devam edecek. Bu hiçbir zaman tartışma konusu olmadı.” En azından yöneticilerin zihninde. Çünkü bir gün önce yapılan bir kamuoyu yoklamasında halkın dörtte üçü, silah ihracatlarının “daha sıkı denetlenmesini” talep ediyordu. (Reuters, 4 Haziran 2025).

Almanya’nın mahkemeye anlattığı hikâye ve ortaya çıkan sorular