HAZAL OCAK
Her sene manşetlerde gördüğümüz “kayıtlara geçen en sıcak ay” gibi haberler artık daha sık duyuyoruz ve penceremizden bakınca etkilerini görebiliyoruz; yani gerçeğin tam da içindeyiz. Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) verilerine göre geçen eylül ayı dünyada kayıtlara geçen “üçüncü en sıcak eylül” oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’nin Marmara ve Karadeniz bölgelerinde son 65 yılın en kurak yazı yaşandı. Peki veriler ne anlama geliyor ve en çok kim etkileniyor, yakından bakalım.
İklim krizinden en az sorumlu olan dezavantajlı gruplar, iklim krizinin kuraklık, sel, yangınlar, aşırı hava olayları ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi ölümcül sonuçlarından daha fazla etkileniyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Oxford Yoksulluk ve İnsan Gelişimi Girişimi (OPHI) tarafından hazırlanan “2025 Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi – Kesişen Zorluklar: Yoksulluk ve İklim Tehlikeleri” adlı rapora göre dünya genelinde yaklaşık 1.1 milyar kişi “derin çok boyutlu yoksulluk” içinde yaşıyor. Yarısından fazlası çocuk olan bu insanların yüzde 80’i, yani yaklaşık 887 milyon kişi, aşırı sıcak, sel, kuraklık veya hava kirliliği gibi iklim tehlikelerine karşı korunmasız durumda. Rapora göre sağlık, eğitim ve yaşam standartları alanlarında derin çok boyutlu yoksulluk yaşayan kişilerden 651 milyonu iki veya daha fazla, 309 milyonu ise üç ya da dört iklim tehlikesiyle aynı anda karşı karşıya. Bu çalışma net olarak: “Yoksulluk sadece ekonomik bir sorun değil; gezegenin baskılarıyla derin şekilde iç içe geçiyor” diyor.
Gelelim Türkiye’ye… İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Kent Gündemi Araştırmaları kapsamında geçen ay “İklim krizinin İzleri: İstanbul’da Kentsel Isı Adası ve Kuraklık” isimli bir rapor yayımladı. Rapora göre:
. 2030’a kadar hem sel hem kuraklık riski taşıyan alanlar 2.5 kat artacak.
. İstanbul’un yüzey sıcaklıkları 21–45 derece arasında değişiyor.
. Esenler, Bağcılar, Güngören ve Bahçelievler gibi ilçeler en yoğun ısıya maruz kalan bölgeler arasında.
. Çocuklar, yaşlılar ve düşük gelir gruplarının yaşadığı bölgeler, hem kuraklık hem ısı adası etkisi açısından en riskli alanları oluşturuyor.
. İstanbul’daki su tüketimi, sosyoekonomik eşitsizliklerle doğrudan bağlantılı.
. 2025 Eylül sonu itibarıyla, barajların ortalama doluluk oranı yüzde 31’e geriledi.
İstanbul’un iklim krizine karşı ne kadar kırılgan hale geldiğini gözler önüne seren bu çalışmanın sonuç bölümünde ise şu çarpıcı ifadeler yer alıyor:
. Kentsel ısı adası küresel iklim krizinin İstanbul’da görünür hale gelen etkilerinden biridir.
. Hava koridorları ve sıcaklığı düşürücü bitki örtüsü işlevi görecek rekreasyon alanlarının gözetilmediği yapılaşma kararları ve plansız kentleşme, kentsel ısı adası etkisinin başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.
. Artan nüfusla birlikte ihtiyaç duyulan yapı stoklarında ısıyı hapsedici özelliklere sahip beton, asfalt ile cam gibi gri yüzey malzemelerin kullanılması, kentleri yaz aylarında kendi yerel iklim sistemini sürdüremez ve yeterince soğutamaz hale getirmiştir.
. Toplumsal eşitsizliklerle kesişen sıcaklık risklerinin gözetilmesi de elzemdir. Sıcaklık artışlarının en yoğun yaşandığı dezavantajlı mahallelerde iklim adaletini merkeze alan müdahalelerin önceliklendirilmesi, hem sosyal dayanıklılık hem de kentsel sağlık açısından stratejik önem taşımaktadır.
. Su yönetimi İstanbul’un kuraklık ve iklim krizine uyum planlarında merkezi bir rol oynamaktadır. Yağmur sularının tutulması, filtrelenmesi ve yeniden kullanılması; geçirgen zeminler aracılığıyla taşkın riskinin azaltılması ve su kaynaklarının verimli kullanılması hedeflenmektedir.
2100 yılına kadar kent yüzey sıcaklıklarının ortalama 4 derece artabileceği öngörülüyor. Bu durum, Paris Anlaşması’nın 1.5 derece sınırını aşarak toplum ve doğa üzerindeki etkileri derinleştirecek. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) verilerine göre, yüzyıl sonuna kadar 1.5 derece sıcaklık artışı senaryosunda 2030 itibarıyla 80 milyon tam zamanlı iş kaybı ve 2.3 trilyon dolarlık ekonomik zarar bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2030’da 90 bin, 2050’de 250 binin üzerinde sıcaklık kaynaklı ölüm öngörüyor.
Türkiye özelinde ise İstanbul’da 2004 – 2017 yılları arasında tespit edilen 30 sıcak hava dalgasından 20’sinde ölüm oranlarında ciddi artış gözlendi. Toplam 334 gün süren aşırı sıcakların kritik kabul edilen 20 dalgası, 257 gün boyunca beklenenin üzerinde 4 bin 281 ölüme yol açtı. Bu veriler, dünyanın dayanma sınırının sonunda olduğumuzu gösteriyor.
 
			 
                                
