ARNAUD BERTRAND
Jeopolitik Analisti
Çeviri: YAREN ŞAHİN
Karşımıza yine o derin uçurum çıkıyor… Bir yanda; rüzgâr çiftlikleri, uçsuz bucaksız güneş paneli tarlaları, ışıklarıyla karanlığa meydan okuyan Çin megapolleri; bazı gözlemcilerin artık “elektro – devlet” olarak nitelendirdiği bir ülke… Diğer yanda ise dünyanın bir numaralı hidrokarbon üreticisi Amerika Birleşik Devletleri ve Beyaz Saray’ın şimdiki sakini Sayın Donald Trump’ın seçim kampanyasında yankılanan o slogan: “Drill, baby drill! – Sondajla bebeğim, sondajla!”
Yenilenebilir veya fosil, elektrik veya petrol… Pekin ile Washington arasındaki bu çatışma, iki süper gücün enerji stratejilerini de temelden şekillendiriyor gibi görünüyor. Eylül 2025’teki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ABD Başkanı, iklim değişikliğini “bugüne dek kurgulanmış en büyük tezgâh” olarak nitelendirdi. Hemen ardından salondakileri uyardı: “Eğer ‘yeşil enerji’ denen bu dolandırıcılığın tuzağına düşerseniz, ülkeleriniz batar.” Çinli mevkidaşı Xi Jinping ise bu sözlere şöyle karşılık verdi: “Yeşil ve düşük karbonlu dönüşüm, çağımızın köklü bir eğilimidir. Bazı ülkeler buna karşı çıksa da, uluslararası toplum rotasından şaşmamalıdır.”
Söylemlerin ötesine geçecek olursak, iki devin büyük bir gürültüyle sahneye koyduğu bu ayrışmanın içyüzü aslında nedir? Ve bu mesele karşısında derin bir sessizliğe bürünen yaşlı kıta için bunun sonuçları ne olacak?
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?
