NAZAN MOROĞLU
Cumhuriyetimizin 100 yıllık anayasal düzeninde ulusal egemenliğin esas alındığına, laik demokratik hukuk devletini yapılandırma ve güçlendirme yolunda çağdaşlaşma adımları atıldığına tanık olmuştuk.
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde 1919’da Samsun’dan başlatılan bağımsızlık mücadelesinde ‘vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğuna; İstanbul’daki hükümetin sorumluluğunu yerine getiremediğine’ dikkat çekilmiş; kongreler sürecinde kurtuluşun milletin azim ve kararıyla olacağı vurgulanmış ve milli iradeyi temsil etmek üzere bir Meclis-i Mebusan’ın toplanması kararı alınmıştır. 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’nin ilk faaliyeti vatanın düşman işgalinden kurtuluş mücadelesini yönetecek bir hükümet kurmak olmuştur. Bilindiği gibi, meclis hükümeti rejiminin teorik kaynağı, J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’nde dile getirdiği, ‘millet iradesinin ve egemenliğin bölünmezliği ilkesine’ dayanmaktadır. Milleti temsil eden Ankara Hükümetinin kurulmasının ardından 1921 Anayasası, Fransız Anayasası örnek alarak hazırlanmıştır.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?