AYKUT KÜÇÜKKAYA
Genç yüreklerin direnişiyle başlayan ve önce ülkeye sonra tüm dünyaya yayılan demokrasi haykırışı “Gezi Direnişi” 11 yaşında. Gezi Direnişi başladığı günlerde Cumhuriyet Gazetesi’nin yazıişleri müdürüydüm. Direniş başladıktan iki ay sonra Prof. Emre Kongar’la “Türkiye’yi Sarsan Otuz Gün: GEZİ DİRENİŞİ” kitabını kaleme aldık. Kitap o tarihte Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi Yönetim Kurulu’nca “zulme ve adaletsizliğe karşı mücadelede önemli bir katkı” notuyla “Ayın Kitabı” seçildi. Aradan 11 yıl geçti… Bu ay köşemi Erdoğan döneminin siyasi yargılamalarından olan Gezi davası kapsamında Silivri’de tutsak tutulan iki isme bırakıyorum. Milyonların katıldığı Gezi Direnişi’nin bedelini 3-5 isme ödetmek için çırpınan iktidara 11 yıl sonra bir kez daha seslenelim, tarihe notumuzu düşelim: “Hepimiz Gezi’deydik!..”
Değişim ihtiyacı kendini gösteriyor
Türkiye tarihinin en büyük toplumsal olaylarından biri olan Gezi 11. yılını geride bıraktı. Tarih içinde yaşarken değil, bugünden geçmişe bakınca çok daha iyi anlaşılıyor.
Gezi’den siyasete çıkan dersleri iyi okuyan ve uygulamaya dökenler, son yerel seçimler ile birlikte değişimin öncüsü oldular.
Darbe girişimleri, iç çatışmalar, siyasi çalkantılar ile sekteye uğrayan toplumsal gelişim sürecinin bu aşamasında 31 Mart seçimi sonuçları Gezi’den çıkarılan siyasal derslerin, kardeşliğin, birbirini dinlemenin değerini gösterdi.
Bu nedenle, farklılıklara rağmen bir arada olmayı savunan; seçkinci yaklaşımların yerine, ortak sorunlara odaklanan, günlük yaşamı kolaylaştıran, herkesi kapsayan politikaların başarısı tesadüf değildir. Gezi günlerinden bu yana giderek sertleşen dil ve yaşanan ağır toplumsal travmalar ile ertelenen değişim ihtiyacı kendini göstermiştir.
Tarihin akışı sekteye uğratılsa da geriye çevrilemedi ve sonunda su yolunu buldu. Hukuki olarak da suyun yolunu bulacağına, içinde bulunduğumuz ve normal bir hukuk düzeninde açıklanamayacak bu akıldışı sürecin en kısa sürede son bulacağına inanıyorum.
Gezi’de yitirdiğimiz tüm canlarımızı minnetle ve saygıyla anıyorum.
Silivri’den sevgi ve selamlarımla;
Tayfun Kahraman
‘Hepimiz Gezi’deydik, hepimiz oradaydık’
2013 yılı, İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan büyük protestonun yılıydı. 2013 yurttaşların, kamusal alanlarımızın, doğanın ve halkın taleplerinin yok sayılmasına karşı güçlü bir tepki gösterdiği yıldı.
Taksim Dayanışması, mimarlar, şehir plancıları, avukatlar, kent hakkı savunucuları, ekoloji örgütleri, toplumsal mücadele örgütleri ve siyasi partilerin oluşturduğu geniş bir koalisyondu. Amacı, Gezi Parkı, AKM başta olmak üzere kent hakkını ve aynı zamanda demokratik haklarımızı savunmaktı. Taksim Dayanışması olarak, barışçıl bir şekilde kentin, kentte yaşayan yurttaşın haklarına sahip çıktık ve halkın taleplerini dile getirdik.
Gezi Direnişi, özgürlük, demokrasi ve adalet taleplerimizin bir yansımasıydı. Yurttaşın barışçıl ve kararlı eylemleri, hepimize büyük bir ilham kaynağı oldu.
Gezi, bir yan yana gelişin vesilesidir. Toplumsal/siyasal yaşamınıza getirdiği yenilik farklılıkların temaslarına vesile olmasıdır. Gezi, birçok bakımdan Türkiye’de toplumsal mücadelenin gücünü ve dayanışmasını gösteren bir dönüm noktası oldu.
Gezi, toplumsal mücadelelerin seyrine önemli etkilerde bulundu. Gezi’den sonra, toplumumuz hak arama mücadelelerine daha kararlı bir şekilde sahip çıkmaya başladı. Yurttaşlar, demokratik haklarını savunmak ve adalet talep etmek için daha cesur ve kararlı adımlar atmaya başladı. Soma’da, Aladağ’da, Çorlu’da ve Hendek’te katliamlara karşı öncekilerden daha güçlü ve kararlı mücadele verilmesinin ilhamı Gezi’dir.
Gezi’nin mirası, onbirinci yılında da demokrasi ve adalet mücadelemizde bize yol göstermeye devam ediyor. Bu süreç, sadece geçmişin bir parçası değil, aynı zamanda geleceğimiz için de bir ilham kaynağıdır. Yurttaşın, kentlerimizin, doğamızın haklarını savunmaya devam edeceğiz.
Ne mutlu ki, onbirinci yılında milyonlarca yurttaş, “biz de Gezi’deydik, biz de oradaydık” demeye devam ediyor. Bizler bu sahip çıkma, dayanışma ruhunu hep yanımızda hissettik. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Memleketin sorumluluğuna ortak olmak; demokratik bir iklim için mücadele, adaletin yerini bulması, hepimizin güncel sorumluluğudur.
Hepinize kucak dolusu sevgiler…
Baki ilk selam.
Şerafettin Can Atalay
Seçilmiş Hatay Milletvekili
Marmara (Silivri) Cezaevi, A47