GÜL İLBAY
“Adaletsizlikle ancak ortaya çıktığında mücadele edebiliriz (…) İnternetin, gücü elde tutan bir avuç insanın dünyanın geri kalanına uyguladığı bilgi asimetrisine son verebileceğine temelden inanıyorum. Verdiğimiz savaşımın özü bu. Şeffaflığın tersine çevrilmesi: Devletin vatandaşları hakkında her şeyi bilmesi değil, vatandaşların Devlet hakkında her şeyi bilmesidir, esas olan” (1)
Bu sözleri, Julian Assange’ın kamuoyunu bilgilendirme anlayışını ya da başka bir deyişle felsefesini yansıtıyor. Peki Julian Assange kim? Assange olayı ya da WikiLeaks nedir? Kamuoyu bu olayın iç yüzü hakkında hâlâ çok az şey biliyor. Birçokları WikiLeaks’in belki sadece adını duymuştur, bazıları için Assange karanlık bir kişidir…
Bu sütunlarda ondan bir kez daha söz etmeye, onu tanıtmaya, bu davayı ve bu kişiyi hâlâ örten sis perdesini biraz da olsa kaldırmaya çalışalım. Bu olağanüstü insan gazetemizde birkaç kez tanıtıldı. Ama tekrarlamakta fayda var çünkü bu çok karmaşık bir olay: Washington, Londra ve Stockholm, dünyaca ünlü ve güvenilir olduğu varsayılan gazetelerin de suç ortaklığıyla onu yok etmek için işbirliği yaptı. (2) Daha sonra listeye bir ülke daha eklendi: Ekvator… Assange’a önce sığınma hakkı, ardından da vatandaşlık verdiler. Ancak seçimlerde başkan değişince her şey altüst oldu. Yeni başkan Lenin Moreno, büyük bir baskı ve birkaç vaadin ardından Assange’ı İngiliz polisine teslim etti; vatandaşlığını da geri aldı.
Assange ve WikiLeaks olmasaydı işlenen suçlardan haberimiz olmayacaktı
Yeniden soralım: Julian Assange kimdir? Avustralyalı bir yayıncı ve gazetecidir. Çok sayıda gazetecilik ödülü kazanmıştır. 2006 yılında, yolsuzluk, para aklama, rüşvet, devletlerin işlediği cinayetler gibi suçları tespit edenlerin sağladığı belgeleri, kimliklerinin gizli tutulacağını garanti ederek yayınlanmasını sağlayan WikiLeaks platformunu kurar. Bilgisayar dehası, siber eylemci ve 21. yüzyılın başlarında yetişmiş gerçek anlamdaki filozoflardan biri olan Assange, öngörü yeteneğiyle de dikkat çeker. “Rotamızı değiştirmezsek, birkaç yıl içinde küresel uygarlık, yalnızca en güçlülerin kendilerini kurtarma, kaçma şansına sahip olacağı bir postmodern gözetim distopyasına dönüşecek” (3) diyen Assange’ın bu uyandırma çağrısı ancak hem vizyoner hem de hümanist olan bir insandan gelebilir.
WikiLeaks 2010 yılında, ABD askeri istihbarat analizcisi Chelsea Manning aracılığıyla ABD’nin gizli iç belgelerini dünyaya duyurdu. Bu yayın sadece ABD ile ilgili 150 bin belgeyi kapsıyordu. (Toplamda 800 binden fazla belge kamuoyuna açıklandı.) Assange ve WikiLeaks olmasaydı, kimse Guantanamo’daki korkunç hapishanenin ve Irak’taki Collateral Murder olayının ne olduğunu, ABD ordusunun Afganistan ile Irak’taki savaş suçu teşkil eden davranışlarını, ABD’nin diplomatik yazışmalarının yayınlanması hakkında hiçbir şeyi öğrenemeyecekti. WikiLeaks tarafından yayınlanan ABD yazışmaları, arabulucuların, bakanların, devlet başkanlarının ve hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin hedeflenerek izlendiğini gösteren kanıtların açığa çıkmasını sağladı.
Gazeteci olarak işini yaptığı için 14 yıl tutsak edildi
Bu ifşaatlar, Assange’ın ABD yönetiminin hışmına uğramasına neden oldu ve av başladı. Akla hayale gelmeyecek senaryolar hazırlandı. Bir konferans ve WikiLeaks ile ilgili konular için İsveç’te bulunduğu sırada tecavüzle suçlandı ki ortaya çıkan kanıtlar böyle bir şeyin olmadığını ortaya koyuyor. Amaç ne olursa olsun onu yakalamak, itibarını zedelemek, küçük düşürmek ve sonunda ABD’ye teslim etmekti. Birleşmiş Milletler İşkence Komisyonu Raportörü Nils Melzer, gerçeklikten tamamen yoksun olan bu davayla ilgili tüm dosyaları titizlikle inceledi ve mekanizmaları ortaya koydu. Ayrıntılar tüyler ürperticiydi. Demokratik sistemiyle tanınan, insan haklarına saygılı bir ülkede, devletin bir bireye karşı nasıl bir komplo kurabileceği ve onu gözünü kırpmadan yok edebileceği anlaşılıyordu. İsveç’in ABD için çalıştığını ve bir süredir Washington’ın hizmetinde olduğunu bilmiyorduk… Ya da bu konuyla pek ilgilenmiyorduk diyelim. NATO’ya katılma tartışmaları sırasında bunu gerçekten anladık. Elbette İskandinav ülkelerinin bu olumlu huzur veren imgesi bir yanılsama, ama bu yanılsama insanların zihnine iyice yerleşmiş durumda. Bunu silmek pek kolay olmayacatır.
Irak ve Afganistan’da işlenen savaş suçlarının faillerinden hiçbiri hakkında soruşturma açılmadığı gibi bu insanlar yargılanmadı. Şu anda kendi ülkelerinde huzur içinde yaşıyorlar. Julian Assange ise Londra’daki Ekvator Büyükelçiliği’ne sığınmak zorunda kaldı. Orada yaklaşık yedi yıl boyunca dar bir odada, gün ışığından mahrum bir şekilde yaşadı. Ekvador’un yeni seçilen Devlet Başkanı Lenin Moreno, ABD’nin baskısına boyun eğince İngiliz polisi tarafından Büyükelçilikten sürüklenerek çıkarıldı ve Guantanamo’ya benzetilen yüksek güvenlikli hapishaneye atıldı. 2019’dan 2024’e kadar dar bir hücrede kaldı. Bu hapishanede gördüğü muamele, kendisini hapishanede ziyaret eden Nils Melzer de dahil olmak üzere uzmanlar tarafından işkence (psikolojik ve fiziksel) olarak tanımlandı. Sonuç olarak, Assange bir gazeteci olarak işini yaptığı için neredeyse 14 yılını özgürlüğünden mahrum bir şekilde geçirdi.
Assange için hiçbir şey yapmadan oturamazdık…
Julian Assange 25 Haziran 2024’ten beri özgür ve 3 Temmuz’da 53 yaşına girdi. Özgür olarak kutladığı son doğum günü 2010’da, 39 yaşına girdiği gündü. WikiLeaks “Collateral Murder”ı yayınlayınca dünya çapında ün kazandı. O zamanlar Julian Assange ve WikiLeaks’i radyoda duymuştum. Haberleri takip eden herkes gibi ben de yayınlanan videoyu televizyonda birkaç kez izledim. Bazı duyarlı ve dikkatli insanların WikiLeaks tarafından ortaya çıkarılan bu görüntüleri hâlâ hatırlayabileceğini düşünüyorum. Televizyonda gördüğümüz, Amerikan askerleri tarafından sergilenen dehşetin sadece küçük bir parçasıydı. (Daha sonra videonun tamamını izledim.)
Birkaç ay sonra İsveç’te Julian Assange’ın karıştığı tecavüz vakasını duyduk. Bu haberi radyoda duyduğumda ve sunucunun ifade biçiminden konuyla ilgili şüphelerim oluştu. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Dahası, konuyla ilgili bilgiler damla damla geliyordu. Basının tutumunu ve Julian Assange’a karşı kurdukları birliği daha sonra anlayacaktık. (4) Batı basınına olan güvensizliğim, ABD’nin Irak’ı işgal etmek için öne sürdüğü – bu koskocaman bir yalandı – savlarla ciddi bir şekilde başladı.
Julian Assange’ın başına gelenleri, 2021 yılında Clara Lopez Rubio ve Juan Pancorbo tarafından çekilen bir belgesel sayesinde öğrendim: Hacking Justice (Bilgi edinme özgürlüğü için yüzyılın mücadelesi: Adaleti Çiğnemek)… (5)
Belgeselin sonunda, sinema koltuğunda öylece, hareketsiz bir şekilde oturup kaldım; kendi kendime hiçbir şey yapmadan öylece duramayacağımızı söyledim. Harekete geçmek zorundaydık ve geçtik de. Metz’de, Julian’ın Londra yakınlarındaki Belmarsh hapishanesinde çektiği çileyi kınamak için aylık bir gösteri düzenledik. Kısa süre içinde dünyanın dört bir yanında Assange’ı destekleyen gruplar oluşmaya başladı. Çok sayıda tanınmış kişi Assange’ı açıkça destekledi (Noam Chomsky, John Pilger, Ken Loach, Pink Floyd’un eski gitaristi Roger Waters gibi)
Madalyonun güzel sözlerle maskelenen diğer yüzünü görmüş olduk
Batı medeniyetinin sembolü ve demokrasinin güvencesi olarak gösterilen Büyük Britanya’da böyle bir olayın yaşanması inanılır gibi değildi. Olaya karışan diğer iki ülkeyi de unutmayalım: İsveç ve hepsinden önemlisi ABD. Bu ülkeler demokrasinin kılavuzu olmakla övünür, küstahça ve gerektiğinde tehditkâr bir şekilde başkalarına ders verme cüretini gösterirler. Aslında Assange’ın çektiği çileyle birlikte madalyonun güzel sözlerle maskelenen diğer yüzünü de görmüş olduk. Dünyanın dört bir yanındaki gösteriler, 2021 yılından serbest bırakıldığı güne kadar çeşitli şekillerde devam etti… Bu arada sosyal ağlar da büyük rol oynadı. Zaman içinde bir koordinasyon yapısı oluşturuldu. Davasının temyiz duruşmasının yapıldığı 20 Şubat 2024 tarihinde de durum böyleydi. Arjantin ve ABD’den Avrupa’ya kadar birçok ülkede eylemciler Assange ve avukatlarını desteklemek için gösteriler düzenledi. Sadece Fransa’da, 25 kentte aynı anda eylem yapıldı ve birçok Avrupa kentinde de aynı şeyler yaşandı. Okyanus ötesinde düzenlenen protestolar ise saat farkı göz önüne alınarak yapıdı. Duruşma sırasında neler olup bittiğini tam olarak öğrenemedik ama dava önce mayısa, sonra ekime ve son olarak da 9 Temmuz’a ertelendi.
Bizler bir kez daha eylemlere hazırlanırken 25 Haziran sabahı önce telefonla sonra da radyodan Julian Assange’ın serbest bırakılacağı haberini öğrendik. Umulmadık, çok şaşırtıcı bir haberdi bu. Assange’ın serbest bırakılmasına ilişkin görüşme ve hazırlıklar çok gizli bir sekilde yapılmıştı. Öyle ki babası ve eşi bile durumu çok geç, neredeyse birkaç saat kala öğrenmişti.
‘Endişe verici olan bu anlaşma değil, 14 yıl süren dava sürecidir’
Nasıl ve neden serbest bırakıldığını daha iyi anlamak için birkaç açıklama yapmak önemli. Basın Assange’ın serbest bırakılma nedeninin suçunu kabul etmesi olduğunu duyurdu. Serbest kalmasından çok memnun olan destekçileri, bu durum nedeniyle bir burukluk yaşadı; sanki tam bir yengi olmamış gibiydi. Gerektiğinde herhangi bir konuya açıklama getirmek için radyo ve televizyon, stüdyolarına özel uzmanlar davet edilir. Ama bu konuda hiçbir basın organı böyle bir işe girişmedi. Julian Assange ile ABD Adalet Bakanlığı arasında varılan anlaşmaya ilişkin bize gelen bilgileri belirtelim:
– 26 Haziran günü Julian Assange’ın serbest bırakıldığı duruşma sırasında, Saipan (Kuzey Mariana Adaları) Federal Mahkemesi’nin ABD’li yargıcı Manglona şu açıklamayı yaptı: “Hükümet bu davada mağdur olan herhangi biri olmadığını belirtmiştir. Bu da (WikiLeaks tarafından) bu bilgilerin yayınlanmasının bilinen herhangi bir zarara yol açmadığı anlamına gelmektedir.” Dolayısıyla Washington bu noktada yalan söylediğini kabul etmiş oluyor. Normal şartlarda, bunun basında büyük bir düzeltme ve özür dalgası yaratması gerekirdi ancak hâlâ bekliyoruz…
– Yargıç Julian Assange’a kabul ettiği suçun ne olduğunu sorduğunda Assange şu yanıtı verdi: “Bir gazeteci olarak kaynağımı (Chelsea Manning) sözde gizli bilgileri yayınlaması için teşvik ettim. ABD Anayasası’ndaki birinci maddenin (First Amendement) gazetecilik faaliyetini koruduğuna, ve bu maddenin casusluk yasasıyla çeliştiğine inanıyorum”… Böylece “gazetecilik” suçunu kabul etmiş oldu.
– Suçlu olduğu yönündeki bir kabulde bulunma örnek teşkil etmediğinden, bu anlaşma başka gazetecilerin yargılanması ve ABD Adalet Bakanlığı’nın yasal konumunun güçlendirilmesi için kullanılamaz. Avustralyalı avukat Jennifer Robinson’un dediği gibi endişe teşkil eden bu anlaşma değil, 14 yıl süren dava sürecidir.
Yıllarca sokaklarda gösteri yapan insanların eseri…
– WikiLeaks kurucusunu ülkesine getiren uçağın varışından sonra Canberra’da düzenlenen basın toplantısında Stella Assange, Julian Assange’ın dinlenmek ve iyileşmek için zamana ihtiyacı olduğunu, kendisinin seçeceği bir zamanda kamuoyu önünde konuşmaya hazır olana kadar ailesiyle vakit geçireceğini ve özel hayatlarına saygı gösterilmesini istedi. Eşinin serbest bırakılmasının “Milyonlarca insanın; gölgelerde çalışan insanların, günlerce, haftalarca, aylarca ve yıllarca sokaklarda gösteri yapan insanların” eseri olduğunu söyledi.
– Julian Assange’ın ABD’li avukatı Barry Pollack da WikiLeaks kurucusunun Washington ile varılan anlaşma kapsamında herhangi bir “söz / yayın kısıtlamasına” tabi olmadığını belirtti. Bu çok önemli bir nokta, çünkü Assange’ın kendisini özgürce ifade edebileceği anlamına geliyor. Ancak anlaşma hükümleri uyarınca Julian Assange, kendisiyle ilgili ABD dosyalarına ilişkin FOIA (Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası) haklarından vazgeçmek zorunda kaldı. Neyse ki, olağanüstü gazeteci Stefania Maurizi, FOIA konusunda uzman avukatların yardımıyla, bu adli zulüm hakkında gerçeği aramaya devam ediyor.
– Julian Assange ayrıca Chelsea Manning tarafından kendisine ulaştırılan ve yayınlanmamış belgeleri “yok etmeyi” de üstlendi. WikiLeaks bilinçliydi ve belirli kişileri tehlikeye attığına inandığı bazı belgeleri kamuoyuna açıklamamaya zaten karar vermişti.
Assange’a karşı yeni bir dava açmama taahhüdü verdiler
– Washington ise ne 2010 – 2011 ifşaatları (Manning belgeleri) ne de anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar WikiLeaks tarafından yapılan diğer yayınlar nedeniyle Assange’a karşı yeni bir dava açmama taahhüdü verdi. Washington 14 yıllık baskının ardından böyle bir anlaşmaya varmaya karar vermesi, merhametinden değil, muhtemelen şu nedenlerden kaynaklanmıştır:
1- Julian Assange’ın uğradığı durum yüzünden küresel dayanışma hareketinin büyümesi ve giderek daha belirgin hale gelmesi.
2- Birleşik Krallık’taki temyiz başvurusunu kaybetme ve gelecekte diğer iade talepleri için kendilerini yine zora sokacak bir yargı mevzuatıyla baş başa kalma korkusu.
3- Avustralya’nın diplomatik çabaları.
4- Joe Biden’ın Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri için adayken içinde bulduğu büyük zorluk. (6)
Stellla Assange, temmuz ayının başında, X hesabından şu mesajı paylaştı: “Julian Assange hapisten çıktı, ancak onun ve bizim özgürlüğümüz için kavga devam ediyor. Ona karşı yapılanlar sadece caydırıcı değil, tüyler ürpertici. Julian Assange’a daha fazla özgürlük ve uğradığı pek çok suistimal için adaleti sağlamak üzere çalışmaya devam edeceğiz.” Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi, Assange’ın serbest bırakılmasıyla bu defter kapanmıyor. Haber verme özgürlüğünü, adil ve tarafsız bilgi edinme hakkımızı her zamankinden daha fazla savunmak zorundayız. Bu kapsamda bir kampanya da başlatıldı. Julian özgür ama adalet bekliyor: https//action.assangecampaign.org.au/petition-pardon
Julian Assange’a gelince; Stella Assange sosyal medyadan paylaştığı mesajlarda zihinsel ve fiziksel olarak yavaş yavaş iyileştiğini söylüyor.
Bu satırları yazarken, ne olup biteceğini, Assange konuşmaya karar verirse ne diyeceğini bilmiyoruz. Kesin olan şey – ve bu benim görüşüm – onun da Sokrates, Giordano Bruno, Nelson Mandela, Alfred Dreyfus, Oscar Wilde gibi tarihe geçeceği… O, toplumu bilgilendirme özgürlüğü için mücadeleye öncülük etmeye başladı ve bunun sembolü haline geldi. Yazımızı Julian’ın sözleriyle bitirelim: “Eğer daha adil bir toplum yaratmak istiyorsak, bu toplum gerçeğe dayanmalıdır.”
(1) Conversation avec Julian Assange (Julian Assange ile sohbet), Mutins de Pangée, 2021
(2) Bu belli başlı gazeteler şunlardır: Le Monde, The Guardian, New York Times, El Païs ve Der Spiegel
(3) a.g.e. (Julian Assange ile sohbet)
(4) Bkz. Laurent Dauré, “Basın Julian Assange’a karşı”, Le Monde diplomatique Türkçe, Ağustos 2024.
(5) Clara Lopez Rubio ve Juan Pancorbo, “Julian Assange, Hacking Justice, Le combat du siècle pour la liberté d’informer”, Editions Les Mutins de Pangée, 2021.
(6) Comité de Soutien Assange, Paris 4 Temmuz 2024.
EN SAĞLAM KAYNAKLAR
İnternette Assange ile ilgili pek çok bilgi var. Ancak bunlara ihtiyatlı yaklaşılmalı çünkü birçok önyargı hâlâ duruyor. En sağlam bilgileri içeriyor şu kaynaklardan bulabilirsiniz:
– Affaire Assange: Histoire d’une persécution politique (Assange meselesi: Siyasi bir zulmün tarihi), Nils Melzer (Olivier Kobold ile birlikte), Editions Critiques, Paris 2022. İngilizce orijinali: The Trial of Julian Assange: A Story of Persecution.
– Clara Lopez Rubio ve Juan Pancorbo, “Julian Assange, Hacking Justice, Le combat du siècle pour la liberté d’informer”, Editions Les Mutins de Pangée, 2021.
– L’Affaire WikiLeaks: Médias indépendants, censure et Crimes d’Etat.
– Julian Assange, La plaidoirie impossible, Antoine Vey Editions Plon, un département de Place des Editeurs, Paris 2024.
Ayrıca bu linkten Assange için yapılan eylemlerin videolarını izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=kDltl0q-wsc