• Abonelik
  • Künye
  • Gizlilik İlkeleri
  • Yayın İlkeleri
  • Kullanım Koşulları
  • Çerez Politikası
  • Reklam
  • İletişim
Cuma, Temmuz 4, 2025
Le Monde diplomatique Türkçe
Advertisement
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • LMd
  • Yazarlar
  • Konuk Yazarlar
  • Politika
  • Gündem
  • Dünya
  • Finans
  • Kültür-Sanat
  • Anasayfa
  • LMd
  • Yazarlar
  • Konuk Yazarlar
  • Politika
  • Gündem
  • Dünya
  • Finans
  • Kültür-Sanat
No Result
View All Result
Le Monde diplomatique Türkçe
No Result
View All Result
Anasayfa Konuk Yazarlar Hakkı Zariç

Merdivendeki üç şairden biri: Uğur Kaynar

Orada işte sağ başta Uğur Kaynar, sağında Metin Altıok, önünde Behçet Aysan oturuyor. Üçü de tedirgin. Eline bir fırça almış Metin Altıok, Behçet Aysan’ın elinde bir çubuk var önünde bir yangın söndürme tüpü. Yeleği ve gözlükleriyle sol eli çenesinde olacakları bekliyor ya da düşünüyor Uğur Kaynar...

3 Temmuz 2025
in Hakkı Zariç, Konuk Yazarlar, Kültür-Sanat
Merdivendeki üç şairden biri: Uğur Kaynar

C. HAKKI ZARİÇ

1975 – 76… Urfa Viranşehir’den Ankara’ya Kurtuluş Lisesi’ne kaydını aldıran Adnan Özsökmenler 5-C sınıfının en arka sırasında bir yere oturduğunda tanıştılar Uğur Kaynar’la. İki tıfıl öğrenci arkadaş olup kaynaşmaya çalışırken ilk zamanlar temkinliydiler.

Memleketin en ücra köşesinde bile insanlar devrim düşleri ve ısrarıyla sabaha uyanırken, devlet ve sivilleri de kendini berkitmenin ve kollamanın saklısında toplaşıyordu kuşkusuz.

O günler, Tandoğan Meydanı bir mitingde yine demokrasi ve özgürlük için ses vermeye çağırıyor insanları. Kızılay’a doğru yürümek isteyen kalabalığa polis müdahale ederken Adnan ileride sıra arkadaşı Uğur’u görüyor. İki arkadaş birbirinden habersiz ama aynı nedenle avuçluyor taşı. Panzerden su sıkıyor devlet. Okula gitmek de dert; sivil faşistler öğrencilerin yolunu kesip sesi kısık olanları ayıklıyor, bir köşeye çekip eyleme katıldığı için dövüyor çünkü.

“Seni gördüm eylemde Uğur, Maltepe Nokta Durağı’nda polise taş atıyordun.” Aradaki bariyer orada kalkıyor artık, herkes kendi kimliğiyle var oluyor bu arkadaşlıkta. Uğur “cepheci”, Adnan “orducu” olarak arkadaşlığını sürdürüyor. Bir yanda Mahir Çayan ve THKPC diğer yanda Deniz Gezmiş ve THKO.

Ülkücüler okulun öğrencilerini toplayıp propoganda yapmak istiyor, ikili bir nedenle kaçıyor her defasında, gitmek istemiyor bu toplantılara, kendinden olanı arıyor herkes, kendinden olana yakın durmak istiyor. Çok geçmeden toplaşıyor bir grup insan, birlik olarak girip çıkıyorlar okula. Yurda beraber, okula beraber, yemeğe ve çaya beraber gidiyor bu grup.

Dönem sonu Uğur da Adnan da devamsızlıktan sınıfa kalıyor. Geride var 11 dersin bütünlemesi, ülkücülerin ağırlığında bütünlemeye girmeleri de sınıf geçmeleri de olası değil. İki arkadaş kafa kafaya verip Viranşehir otobüsüne binerek yola koyuluyor. Uğur’un çıkınında kendi dergileri, Adnan’ınkinde Halkın Kurtuluşu… Kalacak yer bulunuyor, bütünlemeler veriliyor, sınıf geçilip geliniyor Ankara’ya ama iki devrimci öğrenciyi kayıt edecek okul nerede? Bir biçimde yolunu buluyor iki arkadaş, farklı okullarda dönem tamamlıyor.

Farklı zamanlarda, farklı nedenlerle bir araya gelip görüşen iki arkadaş 12 Eylül’ün de hışmına uğruyor elbet. Farklı cezaevlerinde geçirdikleri aylar ya da yıllar eskitmiyor arkadaşlıklarını. 80’li yılların ortalarından sonra Güven Park’ta bir kartpostalın üstünde şiirini gördüğü arkadaşını soruyor Adnan, orada bekleyip görüşüyor Uğur’la. Herkesin hikâyesi var ve biriken neyse o duygu bir sağanak gibi yığılıyor orta yere.

İki arkadaş sarılıp kucaklaşınca geçen zamanın ve avluda birikmiş voltanın da ritmi değişmiş oluyor Güven Park’ta. 1988. O yılın Mart ayında çıkan Çiçekler Halaya Durdu kitabını çıkarıp imzalıyor Uğur Kaynar, 29 Aralık 1988 olarak da not düşüyor Adnan’a. Belki bir şişe kanyak heves oluyor buna, kış ve lise yılları. Kovalandıkları sokaklar, gittikleri yollar, onca zamanın gerisinde kalan hapishane yılları. Şiir ve dostluk devrim ısrarını canlı tutuyor.

Uğur Kaynar yazmaya ve üretmeye devam ediyor. Bir de “Elyazıları Yayıncılık”ı kurarak şiir yayıncılığına başlıyor. Ankara Sanat Tiyatrosu sokağında bir ofis tutmuş, öyle afili değil, şairin ofisinde güneş ne arar. Mekânı, yeri yurdu belli olsun, arkadaşları uğrasın, geleni gideni olsun diye. İşinde, evinde, arkadaşlarına ve şiire dair bir şair Uğur Kaynar. Sessiz. Elinden düşmeyen eski bir çantasıyla görünüyor Ankara’nın sokaklarında. Yazıyor ve yayıncılık yapıyor, şiire yataklık ediyor kalbinin bütün kapılarıyla.

***

1976 Ankara, Kurtuluş Lisesi 5 edebiyat sınıfı. Uğur Kaynar bu defa fotoğrafın solunda yer alıyor. Ortada Muhterem adında bir arkadaşları ve sağda arşivini bu yazı için bize açan Adnan Özsökmenler.

Orada işte sağ başta Uğur Kaynar, sağında Metin Altıok, önünde Behçet Aysan oturuyor. Üçü de tedirgin. Eline bir fırça almış Metin Altıok, Behçet Aysan’ın elinde bir çubuk var önünde bir yangın söndürme tüpü. Yeleği ve gözlükleriyle sol eli çenesinde olacakları bekliyor ya da düşünüyor Uğur Kaynar. Elyazıları Yayıncılık’ta her iki şairin de kitabını yayımlamış. Daha yayımlayacaklarından başka nice kitaba imza atmanın adımlarını saklıyor belleğinde.

Memleketin şairi, yazarı, sanatçısı toplanıp Sivas’a gitmiş; herkes kendi sesinden, kaleminden, ellerinden ya da yüreğinden bir şey koyacak orada, insana seslenecek. Bir uğursuz zamanın kibrit çaktığı alevde devletin ve kolluğun gözleri önünde onca insanın öldüğü, yakılarak hayattan koparıldığı 2 Temmuz. Madımak. Sivas katliamı. Ya da artık acıyı hangi adla çağıracaksak…

Kimler vardı orada, kimler uğurladı, kimler el salladı, kimler kucaklaştı bilmiyorum. Sivas’a doğru çıkan yol Ankara’dan katılacaklar için Kardelen Kafe’den başlamıştı. Bir mutluluk ve heyecanla başlayan yolculuk alevle, dumanla, katliamla son buldu. Sarılarak yola salınan arkadaşlarını, eşlerini, sevdiklerini morgda ya da mezarlıkta karşıladı geride kalanlar.

O büyük mitingin sonunda herkes devlete söyledi sözlerini. Yangını kimin çıkardığını, kibriti kimin çaktığını biliyordu herkes. Yerel gazeteleri kimin kışkırttığını, alevi kimin coşturduğunu ve dahasını.

Ahdım ola oy hasretlik yangısı,
kimsesiz akşamların şafağına varmadan
düşmüş isem közüne,
toprak yeminli sevdalım olsun. (1)

Orada hep sessizlikte kaldı, fotoğrafta üçüncü şair, Uğur Kaynar. Öfkeli şiirler yazdı. Sivas’ta doğduğu topraklarda öldürüldü. Adnan’a arkadaşının ardından afişler tasarlamak kaldı ve birikmiş anılarını sakladı hayatının avlusunda.

Sivas katliamı davası zaman aşımına uğradı. Katilleri bir kahraman gibi ödüllendirildi ya da affedildi.

(1) Uğur Kaynar, “Çiçekler Halaya Durdu”, Ece Matbaası, 1. Basım Mart 1988, sf. 38

Tags: Behçet AysankatliamLe Monde diplomatique Türkçe Temmuz 2025MadımakMetin AltıokSivasUğur Kaynar
Anka Haber Ajansı Anka Haber Ajansı Anka Haber Ajansı

Hakkında

Le Monde diplomatique Türkçe

Aylık olarak yayınlanır.

Kategoriler

  • LMd
  • Yazarlar
  • Konuk Yazarlar
  • Politika
  • Gündem
  • Dünya
  • Finans
  • Kültür-Sanat

Bağlantılar

  • LMd Dijital Abonelik
  • LMd Abonelik
  • Reklam
  • Arşiv
  • Dünyada LMd
  • Abonelik
  • Künye
  • Gizlilik İlkeleri
  • Yayın İlkeleri
  • Kullanım Koşulları
  • Çerez Politikası
  • Reklam
  • İletişim

© 2023 Le Monde Diplomatique Türkçe - Tüm hakları saklıdır.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • LMd
  • Yazarlar
  • Konuk Yazarlar
  • Politika
  • Gündem
  • Dünya
  • Finans
  • Kültür-Sanat
  • ————
  • Abonelik
  • Künye
  • Gizlilik İlkeleri
  • Yayın İlkeleri
  • Kullanım Koşulları
  • Çerez Politikası
  • Reklam
  • İletişim

© 2023 Le Monde Diplomatique Türkçe - Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Bu internet sitesi çerezleri kullanır. Bu internet sitesini kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz. Çerez Politikası sayfamızı görüntüleyin.
Are you sure want to unlock this post?
Unlock left : 0
Are you sure want to cancel subscription?