SERGE HALIMI ve PIERRE RIMBERT
Yaklaşık on yıl önce, ilk olarak Brexit’in ardından da Donald Trump’ın zaferleri, yenilgiye uğrayan liberalleri, ideolojik alanı kimsenin yanlış anlamayacağı kadar basit bir şekilde yeniden kodlamaya itti. Bir tarafta, Donald Trump, Vladimir Putin, Xi Jinping, Viktor Orbán, Jair Bolsonaro gibi kötü “popülistler” ve “otoriterler” vardı; diğer tarafta ise Angela Merkel, Hillary Clinton, Joe Biden, Justin Trudeau ve Emmanuel Macron gibi “liberaller” ve “ilericiler”… (1)
Ancak Batı dünyasındaki ayrışmaları ve ittifakları yeniden düzenleme girişimi bir engele takılıyordu: İsrail. Demokrat ya da otokrat Avrupa hükümetleri ve özellikle de ABD’deki iktidarlar, İsrail’in ve yöneticilerinin yasa dışı eylemlerini cezalandırmak bir yana, sert bir dille eleştirmekten bile kaçınıyordu. Trump’ın dostu, Bolsonaro’nun gözdesi, Macaristan başbakanı tarafından övgülere boğulan İsrail Başbakanı da hukukun üstünlüğüne karşı düşmanlığını gizlemiyordu. 2019 yılında dolandırıcılık, yolsuzluk ve güveni kötüye kullanma gibi suçlamalarla yargılanması, herhangi bir “popülist” lideri, özellikle de solcuysa, kolayca bitirebilecek bir gelişmeydi.
Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkelerin liberal hükümetleri tarafından korunan Benyamin Netanyahu, bir yandan Avrupa aşırı sağına kur yapıyor, bir yandan da devletinin etnik milliyetçi karakterini pekiştiriyordu. Çoğu liberal demokrasi, bağımlı medya ve kullanışlı entelektüeller, mücadele ettiklerini iddia ettikleri “gerici enternasyonale” Likud liderini dahil etmeyi “unutuyordu”.
‘Kendi yok oluşlarını canlı olarak yayınlayan kurbanlar…’
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?