SERGE HALIMI
“Önce Amerika…” Peki ya İsrail söz konusu olduğunda? ABD başkanının birçok destekçisinin aklında bu soru var… Böyle bir soru Beyaz Saray’ın şu anki sakini için aşağılayıcı olabilir; zira bir yandan gücüyle böbürlenirken aslında yabancı bir liderin peşinden sürüklendiğini ima ediyor. Bu yabancı lider Moskova’da değil, Kudüs’te yaşıyor. Kayda değer bir Rus lobisine rastlamanın bir hayli zor olduğu Washington’daki İsrail lobisinin en az kırk yıldır gücünü açıkça sergilediği göz önüne alındığında bu sonuç hiç de şaşırtıcı değil. (1) Kongredeki Cumhuriyetçi ve Demokrat üyeler, yüzde 80 ile 95 arasında değişen bir oranda bu lobiye destek veriyor. Şahinlerin şahini, neo – muhafazakâr Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham ile Demokrat Richard Blumenthal’in, 15 Haziran günü CBS’de yayınlanan “Face the Nation” programında yan yana oturuyor oluşu, hem karikatürize hem de oldukça sıradan bir görüntüydü. İsrail’in İran’a yönelik bombardımanının ardından her ikisi de İsrail’in taleplerine tercümanlık yaptı ve İran’ı yok etmekle tehdit etti. Ardından da aynı ses tonuyla devam ederek Ukrayna’ya saldıran Rusya’ya yeni ABD yaptırımları uygulanmasını savundular.
ABD Başkanı Trump’ın birçok destekçisi, bu tür iki partili sahnelere öfkeleniyor. Özellikle de Cumhuriyetçi ya da Demokrat fark etmeksizin, “demokrasi adına” ya da “terörizme karşı” yürütülen ve insani ve mali açıdan ağır sonuçlar doğuran haçlı seferlerinin tutkunu olan neoconlara karşı besledikleri nefret nedeniyle Trump’ın mücadelesine katılanlar… Bu yılın başında umutluydular. Trump, kabinesini 2017’nin aksine şahinlerle değil, ABD’nin Ortadoğu ve Avrupa’daki askeri angajmanına kararlılıkla karşı çıkan isimlerle doldurmuştu. Bu isimler arasında Başkan Yardımcısı James Davis Vance ve eski Demokrat milletvekili, şu anki Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard da yer alıyordu.
ABD başkanının Ukrayna’ya karşı tutumu da onları memnun ediyordu. Her ne kadar konu kendisi olduğunda üç dört saat sonra neler yaşanacağı belli olmasa da Avrupa’daki savaşa daha fazla müdahil olmayı reddettiğini gösteriyordu. 7 Nisan günü Beyaz Saray’daki Oval Ofis’te ağırladığı Netanyahu’nun huzurunda, Washington ile Tahran arasında doğrudan müzakerelerin başlayacağının duyurulması da bu neredeyse mükemmel tabloyu tamamlıyordu.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?