GUILLAUME ORIGNAC
Çeviri: GÜL İLBAY
Kamala Harris’in seçim yenilgisinin ardından başlayan yorum selinde bir tweet dikkat çekiyordu. Gazeteci Elie Mystal, “Amerikalı ilericilerin kendi Rogan’larını yaratmaları gerektiğini, seslendikleri insanlarla aynı dili konuşabilecek birilerine ihtiyaç olduğunu” belirtiyordu. Podcast yayıncısı Joe Rogan, başkanlık seçiminden üç hafta önce konuk ettiği Donald Trump ile üç saatlik bir program yapmıştı. YouTube’da 50 milyondan fazla kişinin izlediği program, geleneksel yayınların çok ötesine geçti ve Cumhuriyetçi adayın ağırlıklı olarak beyaz, genç ve erkeklerden oluşan izleyici kitlesine ulaşmasını sağladı.
Joe Rogan, stand-up komedi dünyasından, samimi ifadeleri küstah şakalarla harmanlayan güldürü ustaları topluluğundan geliyor. ABD Başkanı, oğlu Baron’un önerisiyle, son seçim kampanyasını komedyenler tarafından yönetilen yeni medyaya odakladı. Her seferinde de yüksek izlenme rakamları elde etti. Mizah ile siyasetin evliliği bugüne kadar Cumhuriyetçiler davet edilmeden kutlanıyordu. Peki, stand-up komedisi taraf mı değiştirdi?
Kuzey Amerika kültüründe köklü bir yere sahip olan bu hoş sohbet türü, 1950’lere gelindiğinde kendisini kişisel bir ifade sanatına dönüştüren biçimsel bir devrim yaşadı. Gece kulübü izleyicilerini zararsız şakalarla bombardımana tutan formül terk edildi, yerini sohbet görünümü altında siyasi ve sosyal yorumlar aldı. Bu dönüşüm, farklı mizaçlara sahip iki kişinin öncülüğünde gerçekleşti.
Özel İçerik
Bu içerik sadece gazeteye abone olan okuyucular içindir.Yazının devamını okumak için gazetemize abone olmak ister misiniz?