AYKUT KÜÇÜKKAYA
Türkiye 31 Mart’ta yerel yöneticilerini seçmek için sandık başına gidecek. Cumhurbaşkanının da belirlendiği genel seçimlerin ardından başlayan yerel seçim süreci heyecanı olmayan bir yarışa dönüşmüş durumda. Ülkeyi ortadan ikiye ayıran, ilkesiz ittifaklara yol açan yüzde 50+1’lik ucube sistem siyaseti anlamsızlaştırdı. Öyle ki muhalefetin iktidarı değiştirebilmek için kurduğu “masa”, cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesiyle çökünce yerel seçimlerde iktidarın en büyük kozuna dönüşüverdi. Hem galip gelen Cumhur İttifakı’nın hem de yenilen muhalefet blokunun daha genel seçimlerin siyasi analizini yapmadan, yapamadan start verdiği yerel seçimler tüm partiler, liderler için 31 Mart sonrasına hazırlığa dönüştü. Tüm partileri 31 Mart sonrası bir “bilinmezlik” bekliyor sanki!..
***
AKP ve partinin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan için sıradan bir yerel seçim; adayların düşük profili ve meydanlarda gösterdikleri kötü performans nedeniyle kendisi için sıkıntılı bir sürece evrilmiş gözüküyor. İstanbul ve Ankara’da yapılan anketler ne AKP için ne de Erdoğan için pek iyi gözükmüyor. MHP’nin desteğine karşın Yeniden Refah Partisi’yle ittifak kurulamaması İstanbul seçiminde adayları Murat Kurum’u ikinci sırada tutuyor. “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” söylemiyle Türkiye’nin en büyük kentine duyduğu güveni ortaya koyan Erdoğan üçüncü kez seçimi kaybettiğinde liderliği tartışılacak bir pozisyona gelir. Aday seçimi, Fatih Erbakan’la kurulamayan ittifak İstanbul seçiminin kaybedeni olarak tabelaya Erdoğan’ın ismini yazar. İstanbul’un bir kez daha kaybedilmesiyle merkez sağda başlayacak yeni arayışlar 31 Mart sonrası Erdoğan’ın elini bir hayli zayıflatır. Erdoğan’ın İstanbul’u kazanması halinde ise Türkiye demokrasisi için siyasi senaryo bambaşka bir evreye dönüşür ki; o ihtimali düşünmek bile ürkütücü!..
***
Muhalefet ayağını ise 31 Mart sonrası karışık bir tablo bekliyor. Gazetecilik deyimiyle muhalefet partileri açısından “Ankara toz duman” olacak!.. Seçimler bir isim için daha kader seçimine dönüşmüş durumda. İYİ Parti lideri Meral Akşener’den bahsediyorum. Akşener bu seçimlerde farklı bir profil çiziyor. Altılı Masa sürecine yönelik itirafları; özellikle Ekrem İmamoğlu’na yönelik eleştirileri dikkat çekiyor. İmamoğlu’nu 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı yapabilmek için Altılı Masa’yı dağıtma noktasına gelen bir siyasi liderin yerel seçimlerde İmamoğlu’na yönelik sert eleştirilerini nasıl yorumlamak gerekir? Bu durum, “dün dündür, bugün bugündür” sözüyle açıklanabilir mi? Yoksa bu durum partisini ayakta tutmaya çalışan siyasi liderin bilinçli bir tercihi mi? Ya da Erdoğan’a yanaşmak için yapılan siyasi bir manevra mı? Seçimlerin ardından Akşener ve İYİ Parti’nin savrulacağı rüzgar sorunun yanıtını verecektir.
***
CHP, Türkiye’de dört seçmenden birinin oyunu verdiği ana muhalefet partisi. CHP lideri Özgür Özel kurultay sonrası genel başkan sıfatıyla gireceği ilk seçimde çıtayı yüzde 30 eşiği olarak açıkladı. Bu eşik geçilirse üç seçmenden birinin tercihi olacak CHP’nin Genel Başkanı koltuğunu sağlamlaştırır. Yüzde 25’in altında alınacak her oy ise “olağanüstü kurultay” çağrılarını yükseltir. Ankara ve İzmir’de rahat olan CHP’de tüm gözler İstanbul’da!.. İYİ Parti ve DEM’in adaylarıyla yarıştığı İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun üçüncü kez zafere uzanması hem kendisi, hem partisi hem de ülke açısından bambaşka bir Türkiye fotoğrafı ortaya koyar. Erdoğan’ı üçüncü kez yenen siyasi olarak Türkiye’nin gelecekteki en önemli siyasi figürü, ismi olur. Rakip aday Murat Kurum’un kazanması halinde ise CHP’de kurultayın ardından yaşanan “değişim” alt-üst olur!.. Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi olası yenilgi sonrası planlarını çoktan yapmış mıdır bilinmez ancak sosyal medya üzerinden verilen mesajlar büyük bir hesaplaşmanın yaşanacağı sinyalini veriyor. Bu sinyal ancak ve ancak İmamoğlu’nun İstanbul’u kaybetmesi halinde yanar ki ondan sonrası başlıkta da yazdığım gibi tam bir tufan!..